Ankara anlaşmasında korkulan oldu
Bir önceki blog yazımda bahsettiğim konu maalesef gerçek oldu: Ankara Anlaşması vizesindeki APPEAL yani mahkeme hakkı bütünüyle kaldırıldı.
Zaman darlığından dolayı, bu blog yazımı geçen hafta yazamadım ancak APPEAL hakkının Ankara Anlaşmasından kaldırılması geçtiğimiz iki hafta boyunca tartışılan en önemli güncel konulardan biriydi.
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz Ağustos ayındaki blog yazımda, İngiliz Parlementosundan geçtiğimiz Mayıs ve Temmuz aylarında geçen ve göçmenlik yasasında ciddi değişiklikler yapan yasayı açıklamış ve mahkeme hakkının bir çok vize türünde kademeli olarak kaldırılacağından bahsetmiştim. İlk kurban, İngiltere’de suç işlemiş yabancılar ve TIER 4 vizesi ile İngiltere’de bulunan öğrenciler oldu. Bunların mahkeme hakkı 20 Ekim 2014’de kaldırıldı.
2 Mart 2015’te, ikinci dalga kurbanlara, TIER 1, 2 ve 5 kategorisinde yer alan bütün göçmenler ve bunların aile bireyleri katıldı.
Son olarak geçtiğimiz hafta yani 6 Nisan’da geriyen kalan bütün vize türlerinin mahkeme hakları kaldırıldı. Bu son dalgada yer alan kurbanlar arasında, Ankara Anlaşması vizesinde bulunanlar da bulunuyor. GÜNCELLEME: Vize başvurularını 6 Nisan 2015 ve sonrasında yapanların mahkeme hakkı kaldırılırken, başvurusunu bu tarihten önce yapmış olanlara, vizeleri red edilmesi durumunda mahkeme hakkı verilecek.
Peki, hani Ankara Anlaşmasının temel alındığı 1971 göçmenlik yasası değiştirilemezdi?
Home Office’e göre, 1971 yasasında hiç bir değişiklik yapılmadı. Yapılan değişiklik adli süreçle ilgili olan 2002 göçmenlik yasasının 82(1) ve 84. bentlerinde yapılıyordu. Yani, Ankara Anlaşmasının ruhuna dokunulmuyor, sadece vizesi red edilenlere verilen mahkeme hakkı yerine yeni bir hak tanınıyordu: ADMINISTRATIVE REVIEW yani kararı gözden geçirme talebinde bulunma hakkı.
Ancak, işin garip tarifi, önceden bağımsız mahkemelerde görülen hak arama talebinin, şimdi bizzat bakanlık bünyesinde olan bir başka memurdan talep edilmesi. Bakanlık bünyesinde verilen bir kararın, çok açık hatalar içermediği sürece bir başka memur tarafından şimdiye kadar değiştirildiğinin görüldüğü söylenemez. Özellikle, İstanbul’daki vize birimindeki bazı memurların, sırf red vermek niyetiyle saçma nedenler öne sürdüğü ve bu nedenlerin aynen vize amirlerince de kabul gördüğü apaçık ortada iken, mağdur göçmenlerin haklarının nasıl aranacağı ciddi şüpheler taşıyacaktır.
Adalete güvenmeyen ve kendi adaletini kendisi oluşturan bir sisteme emanet edilen Ankara Anlaşması’nda hukukçuların rollerinin tartışmasız önem kazandığı apaçık ortada. Sanırım, bu hak ihlalini ortadan kaldırmak için, tek seçenek Judicial Review, yani yüksek mahkeme kararı ile bu uygulamanın iptal edilmesi yoluna gidilmesi. Bir kaç yüz bin sterline mal olacak olan bu hukuk sürecinde, Ankara Anlaşması ile İngiltere’de bulunanların birleşerek, aralarında toplayacakları parayla İçişleri Bakanlığı’nı dava etmeleri gerekecektir.