Ankara Anlaşmasında ümit verici yeni bir gelişme
Geçtiğimiz hafta, İngiltere’de Ankara Anlaşmasında olanlarda deprem etkisi yaratan ve Ankara Anlaşmasında olanlara kalıcı oturum izninin verilmemesine neden olacak mahkeme kararından sonra bugün yeni ve olumlu sayılabilecek bir gelişme oldu.
8 Mart 2017 tarihli yüksek mahkeme kararı, [R (on the application of Aydogdu ) v Secretary of State for the Home Department (Ankara Agreement – family members – settlement) [2017] UKUT 167 (IAC)], Ankara Anlaşması vizelerinde, ‘stand still’ uygulamasının kalıcı oturumu kapsamadığına hükmetmiş ve 20 Mart’tan itibaren İngiltere İçişleri Bakanlığı (Home Office), bu mahkeme kararına uygun olarak, kalıcı oturum başvurularını askıya almıştı.
Mahkeme kararı sonrasında, Ankara Anlaşmasında olanların 4. yıldan sonra ne olacakları tartışılırken, bugün bir başka mahkemeden ümitlendiren bir karar çıktı. 8 Mart tarihli mahkeme kararına konu olan Hacer Aydogdu ile tamamen aynı koşullarda olan bir müvekkilimize, yüksek mahkemeye gitme izni verildi. Müvekkilimizin dosyasına bakan hakimin bu izni verirken, Hacer Aydogdu kararını dikkate almamasını önemsiyorum zira bana göre “yanlış olan bir yorum” ve “iyi savunulamayan bir dava sonucu oluşan” bu kararın, hukuki temelden uzak ve önceki yüksek mahkeme kararlarıyla çelişkili bir karar olduğu yönündeki düşüncelerimde ne denli haklı olduğumu gösteriyor.
Ara mahkemenin yüksek mahkemeye gitme izni vermesinden sonra, müvekkilimizin duruşmasının 1 Eylül 2017’de görülmesi kararlaştırıldı. Ancak İngiltere İçişleri Bakanlığının avukatlarının bu dava görülmeden bizimle uzlaşmak isteyeceklerine inanıyorum. Bunun nedeni de; açtığımız davada kullanacağımız argümanların çok güçlü ve daha önce Supreme Court’da (En Yüksek Mahkeme) kabul edilmiş argümanlar olduğunu biliyoruz. Bu sebeple, İngiltere İçişleri Bakanlığı müvekkilimizin talebini yerine getirip, ve hatta üstüne tazminat ödeyerek dava görülmeden konuyu kapatmak isteyebilir. Çünkü, dava görülmeden konu kapatılırsa, açtığımız dava diğerlerine emsal teşkil edemeyecek ve sadece müvekkilimizin yararlanacağı, benzer durumda olan diğer kişilerin yararlanamayacağı bir sonuç doğuracaktır.
Benzer bir uzlaşma örneği de geçtiğimiz yıl Kasım ayında olmuştu. İngiltere İçişleri Bakanlığı, trafik suçu nedeniyle kalıcı oturum başvurusu red olan bir başka müvekkilimizin açtığı davada uzlaşma istemiş, varılan uzlaşma neticesinde müvekkilimiz ve tüm ailesine kalıcı oturumları verilmiş ve ayrıca 7,500 Sterlin tazminat ödenmişti. Ancak bu uzlaşma, mahkeme kararı olarak çıkmadığı için, trafik suçundan benzer redleri alan diğer kişiler bu davadan yararlanamamıştır.
Emsal teşkil edebilmesi için, davayı açan müvekkilimizin davayı sonuna kadar taşıması gerekecek. Maddi yükü çok büyük olacağı için, temizlik işi üzerinden Ankara Anlaşmasında kalıcı oturuma hak kazanan müvekkilimizin bu ciddi yükü tek başına taşıyabileceğini ve kolay kolay ikna edilebileceğini sanmıyorum. İşte bu nedenle, Ankara Anlaşmasında olanların birbirleriyle dayanışma göstermelerinin önemini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.